Birleşmiş Milletler (BM) zirvesi, uluslararası ilişkilerde büyük bir öneme sahip olan pek çok konuyu gündeme getiriyor. Bu yılki zirvede, Ortadoğu’nun en tartışmalı meselelerinden biri olan Filistin'in uluslararası alandaki tanınması önemli bir yer tutacak. Filistin'in tanınması, birçok ülke tarafından destekleniyor. Ancak bazıları bu konuda temkinli davranıyor. Peki, zirvede hangi ülkeler Filistin'i tanımayı taahhüt edecek? Bu sorunun yanıtı, yalnızca diplomatik ilişkiler açısından değil, aynı zamanda bölgedeki siyasi dinamikler açısından da kritik öneme sahip.
Filistin'in uluslararası alanda tanınması, uzun bir tarihsel sürecin ürünüdür. 20. yüzyılın ortalarından itibaren Filistin, birçok uluslararası platformda tanınmak için mücadelesini sürdürmüştür. 2012 yılında Birleşmiş Milletler Genel Kurulu, Filistin’i gözlemci devlet statüsüne yükseltmiş ve bu durum uluslararası alandaki mücadelenin yeni bir aşamasını başlatmıştır. Ancak, Filistin'in tam anlamıyla tanınması için gerekli adımlar henüz atılmış değildir. Bu yılki BM zirvesi, bu bağlamda yeni fırsatlar ve tartışmalar sunmaktadır. Zirve öncesinde, bazı ülkeler Filistin’in tanınmasına yönelik desteklerini açıkladılar. Özellikle gelişmekte olan ülkelerin büyük bir kısmı, Filistin’in bağımsızlık mücadelesini desteklemek için harekete geçmeye hazırlanıyor.
Birleşmiş Milletler zirvesinde hangi ülkelerin Filistin’i tanıyacağı ve destekleyeceği konusu, yoğun bir şekilde tartışma yaratıyor. İlk olarak, Arap Birliği üyesi ülkelerin büyük çoğunluğu, Filistin’in bağımsızlığını destekleme kararlılığını sürdürüyor. Özellikle Mısır ve Ürdün, tarihsel olarak Filistin davasının savunuculuğunu üstlenmişlerdir. Bu ülkeler, zirve süresince diğer üyelerle işbirliği yaparak, Filistin'in uluslararası hukuk çerçevesinde tanınması için bir strateji geliştirebilirler. Öte yandan, Avrupa ülkeleri arasında Filistin’in tanınmasını destekleyen ülkeler de artış göstermektedir. Örneğin, İskandinav ülkeleri, sosyal demokrat politikaları kapsamında Filistin’i tanıma konusunda ardı ardına adımlar atmayı planlıyorlar. Avrupa Parlamentosu’nda yapılan oylamalarda, birçok üye ülkenin Filistin'i tanıma yolunda destek verdiği görülüyor. BM zirvesinde bu ülkelerin etkin rol alması, uluslararası kamuoyunun dikkatini çekebilir. Zirveye katılacak dünya devleri arasında, ABD'nin tutumu ise merakla bekleniyor. ABD, geçmiş dönemde Filistin'in tanınmasına karşı çıkan bir duruş sergilemişken, Biden yönetiminin bu konudaki tutumu değişebilir. ABD’nin Filistin’e yaklaşımını yeniden değerlendirmesi, uluslararası ilişkileri büyük ölçüde etkileyebilir. Zirve boyunca, dikkat çeken diğer bir konu ise, bazı ülkelerin Filistin’i tanımaktan kaçınmasındaki gerekçeler olacaktır. Bu ülkeler genellikle, Filistin ile İsrail arasındaki barış müzakerelerinin sürdüğünü ve bu sürecin tamamlanmadan Filistin'in tanınmasının bölgedeki istikrarı olumsuz etkileyebileceğini savunmaktadır. Ancak, bu görüşler artık eski moda olarak değerlendirilmeye başlandı ve çoğu ülke, Filistin’in meşru taleplerinin görmezden gelinmemesi gerektiğini savunuyor.
Sonuç olarak, BM zirvesi, Filistin’in tanınırlığı açısından önemli bir dönüm noktası olabilir. Zirve sırasında yapılacak görüşmeler ve alınacak kararlar, bölgenin geleceğini şekillendirecek adımlar olarak tarihe geçecektir. Gelişmekte olan ülkelerin yanı sıra, Avrupa ülkelerinin tutumları ve ABD’nin konuyla ilgili pozisyonu, uluslararası politikanın gidişatında belirleyici rol oynayacaktır. Filistin’in uluslararası toplum tarafından tanınması için atılacak adımlar, sadece diplomatik ilişkiler açısından değil, aynı zamanda insan hakları konusunda da yeni bir dönem başlatabilir. World test