Her ailenin bir geçmişi, her geçmişte ise bir hikaye vardır. Miras, sadece maddiyat değil, aynı zamanda kültür ve gelenekten de beslenir. Türkiye’nin dört bir yanında bu mirası yaşatan örneklere sıkça rastlanıyor. Ancak bazıları var ki, dedelerinin el emeği göz nuru işlerini 21 yıl boyunca sürdüren bu çift gibi, hikayeleriyle herkesi büyüleyebiliyorlar. İstanbul'un kenar mahallelerinden birinde yaşayan Ayşe ve Mehmet, dedelerinden kalan zanaatı günümüz modern dünyasına uyarlayarak yaşatmaya devam ediyor. Esnaflığı bir yaşam tarzı haline getirerek, hem ailelerine hem de toplumlarına katkı sağlıyorlar.
Mehmet’in dedesi, yıllar önce bu zanaata başlamış. O dönemlerde, kendi köylerinde yaptıkları el yapımı ürünlerle tanınmışlar. Eşi Ayşe de anne tarafından benzer bir gelenekten geliyor. Her ikisi de çocukken büyüklerinin yanlarında bu işleri öğrenmiş ve bu gelenek, zamanla onların hayatlarına da etki etmiş. "Dedemin yanında çocukken çok çalışmak zorunda kaldım ama o bana sabrı, çalışmayı ve zanaatın ne kadar kıymetli olduğunu öğretti," diyor Mehmet. Ayşe ise, "Büyüdükten sonra dedemin eserlerini görmek ve onu yaşatmak bana hep bir hedef oldu," şeklinde duygularını paylaşıyor.
21 yıl boyunca bu zanaatın içinde yer alan çift, günümüz Türk ekonomisinin zorluklarıyla başa çıkarken geleneklerine de sadık kalmayı başarmış. Ürünlerini hem çevrimiçi platformlarda hem de yerel pazar yerlerinde sunan çift, kendi markalarını yaratmış durumda. Her bir ürün, onların emeğini ve geçmişten gelen birikimlerini bünyesinde barındırıyor. "İşimizin sadece maddi bir yönü yok, aynı zamanda kültürel bir anlamı var ve bunu yaşatmak bizim için çok önemli," şeklinde belirtiyor Ayşe. Onların yıllardır süren bu geleneği, genç nesillere ilham olma görevi üstlenirken, aynı zamanda tarihleri ve kökleri ile bir bağ kuruyor.
Günümüzde, insanlar el yapımı ürünlere daha fazla yönelim göstermeye başladı. Bu da Ayşe ve Mehmet’in işine olan talebi artırıyor. "İnsanlar, fabrikasyon ürünler yerine, el emeği göz nuru olanları tercih ediyor," diyor Mehmet. "Bu bizim için çok sevindirici bir durum, çünkü yıllardır bu alanda emek veriyoruz." Çift, ayrıca, geleneksel malzemeleri ve yöntemleri kullanarak yaptıkları ürünlerin, sanatı ve geçmişi yansıttığını vurguluyor.
Bu süreçte karşılaştıkları zorluklar da az değil. Pandemi dönemi ile birlikte fiziksel satış yapmamaları, onları daha yenilikçi çözümler aramaya yönlendirmiş. Çevrim içi dönemine geçiş yaparken e-ticaretin avantajlarını kullanarak daha geniş bir kitleye ulaşmayı başardılar. "İlk başta bu alana girmekte biraz tereddüt ettik ama sonuçlarından oldukça memnunuz," diyor Ayşe. Bu durum, sadece işleri için değil, aynı zamanda toplumda geleneklerine sahip çıkan bir aile olarak daha fazla tanınmaları açısından da faydalı olmuş.
Ayşe ve Mehmet’in hikayesi, yalnızca bir zanaatin yaşatılması değil, aynı zamanda kültürün ve geleneklerin nasıl aktarılabileceğinin de bir örneği. Aile değerleri, dayanışma ve geçmişle geleceğin buluşması olarak şekillenen bu yaşam tarzı, genç nesillere ilham veriyor. Çift, kendi çocuklarını da bu gelenekte büyütmek için çabaladıklarını ve onlara bu kültürü aktarmanın her zaman öncelikli hedefleri olduğunu belirtiyor. "Gelecek nesillerin de bu mirası sürdürmesini ve sahiplenmesini sağlamak bizim için en büyük arzumuz," diyor Mehmet.
Sonuç olarak, dedelerinden kalan mirası 21 yıldır eşiyle birlikte yaşatan bu çift, hem maddi hem manevi açıdan büyük bir paye alıyor. Yaşayan bir tarih olarak, geleceğe umut aşılayan bu hikaye, zanaatın ve geleneklerin sadece bir iş değil, yaşam biçimi olduğunun da en güzel örneği. Ayşe ve Mehmet’in azmi, sadece kendi ailelerine değil, aynı zamanda içinde bulundukları topluma da katkıda bulunuyor. Onların hikayesi, herkesin ders alması gereken bir yaşam hikayesidir. Geçmiş, bugün ve gelecek arasındaki köprü görevini üstlenen bu çift, mirası geleceğe taşımaya devam edecek gibi görünüyor.