İçinde bulunduğumuz dönemde, kadına yönelik şiddet olaylarının artışı toplumda büyük bir kaygıya neden oluyor. Son günlerde meydana gelen bir olay, bu sorunun ne kadar ciddi boyutlara ulaştığını gözler önüne serdi. Eşi tarafından kızıyla birlikte katledilen bir kadının son sözleri, yaşadığı korkuları ve toplumun bu konuya dair alması gereken önlemleri hatırlatıyor. "Sonum iyi olmayacak" diyerek, hayatının tehlikede olduğuna dair bir önsezi taşıdığı anlaşılan bu kadın, ne yazık ki bu öngörüsüne uygun bir kaderle karşılaştı.
Olay, geçen hafta bir şehir merkezinde yaşandı. 30’lu yaşlarındaki kadın, eşi tarafından evlerinde saldırıya uğradı. Olay esnasında 6 yaşındaki kızı da oradaydı. Ne yazık ki, kadın ve çocuğu olay yerinde hayatlarını kaybetti. Komşular, kadının uzun süredir kocasıyla sorunlar yaşadığını ve sık sık bu konuda çevresine dert yandığını ifade ediyor. Eşinin öfke kontrolünde sıkıntılar yaşadığı ve zaman zaman fiziksel şiddete başvurduğu yönünde duyumlar almışlardı. Ancak kadının bu durumu bir noktada kabul edip birlikte yaşamayı sürdürdüğü, onu en çok üzen şeyin ise kızı olduğunu vurgulamak gerekiyor. "Onun yüzünden evlilikten vazgeçemiyorum," dediği biliniyor.
Olay sonrası, kadının ailesi ve arkadaşları yaşananların sadece bir uyarı olduğunu dile getirerek, daha önce bu durumu çok kere gündeme getirdiklerini belirttiler. "Beni dinlemiyordu, sürekli 'ben benle baş edemiyorum' diyordu," diyen bir arkadaşı, "Onun gözlerindeki korkuyu hep görüyordum. Ama ne yazık ki kimse kaygılarına kulak vermedi," şeklinde duygu dolu açıklamalarda bulunmuştu. Bu ifade, yaşanan trajedinin sadece bir aile hikayesi olmadığını, aynı zamanda pek çok kadının benzer süreçlerden geçtiğini de ortaya koyuyor.
Kadına yönelik şiddet, birçok toplumda yaygın bir sorun olmayı sürdürüyor. Birçok kadın, evliliklerinde yaşadıkları şiddet dolu anlarla yaşamaya mecbur kalıyor. Özellikle bir çocuğun bu tür ortamlarda yetişmesi, hem fiziksel hem de psikolojik travmalara yol açıyor. Uzmanlar, şiddet döngüsünün kırılabilmesi için farkındalığın artırılması gerektiğini vurguluyor. "Kadınlar bu durumu yaşamadan, toplumun ve ailenin desteğiyle hayata tutunabilmelidirler," diyen aktivistler, eğitim programları ve bilgilendirme kampanyalarının artırılması gerektiğini savunuyor.
Devlet politika ve yasalarının da bu tür olayları önleyici hale getirilmesi büyük bir önem taşımakta. Yasal düzenlemelerin ve koruma kanunlarının etkin bir şekilde uygulanması, mağdurların hayati tehlikelerini azaltabilir. Ancak bu sorunların çok yönlü olduğunun altını çizmek gerek. Psikolojik destek hizmetlerinin sağlanması, özel merkezlerin desteklenmesi ve acil durum hatlarının artırılması, bu sorunun üstesinden gelinmesi için atılacak adımlardan bazıları. İlgili kurumların, kadına yönelik şiddetle mücadelede daha etkili ve proaktif bir tutum sergilemesi kritik öneme sahip.
Buna ek olarak, toplumun her kesiminden gelen tepkiler de büyük bir önem taşıyor. Kadına yönelik şiddeti kınayan ve buna dur diyen bir toplum oluşturulması, bu tür olayların önüne geçmekte büyük bir etki yaratabilir. Medyada bu konunun daha fazla yer alması, farkındalığın artırılması ve kadınların seslerinin daha fazla duyulması sağlanmalıdır. Eşitlik, sevgi ve saygı temelli ilişkilerin oluşturulması gerektiği gerçeği, hepimizin ortak sorumluluğu olmalıdır.
Sonuç olarak, eşi tarafından katledilen bu kadının hikayesi, sadece onun değil; daha birçok kadının sessiz çığlığıdır. "Sonum iyi olmayacak" diyen bir kadının dramı, toplumsal cinsiyet eşitsizliğine ve kadına yönelik şiddetin son bulması için tüm bireylerin harekete geçmesini gerektiriyor. Her birimizin düzenlemesi gereken bu konuda gerekli adımları atarak, kadınların güvenli ve sağlıklı bir yaşam sürmelerine yardımcı olmalıyız.