Son dönemlerde artan tansiyonla birlikte, Mescid-i Aksa’da yaşanan gerginlikler tırmanmaya devam ediyor. İsrail İç İşleri Bakanı Itamar Ben Gvir’in Mescid-i Aksa’ya yaptığı son ziyaret, hem yerel hem de uluslararası alanda büyük yankı uyandırdı. Mescid-i Aksa’nın, Müslümanların kutsal mekânlarından biri olması nedeniyle, bu tür ziyaretler sıkça tartışmalara neden oluyor. Ben Gvir’in baskını, çok sayıda ülkeden sert tepkiler aldı ve bölgedeki barış sürecine zarar vermesi konusunda endişeler dile getirildi.
Mescid-i Aksa, İslam dünyası için son derece önemli bir yapıdır. Kudüs’te yer alan bu cami, Müslümanların en kutsal üçüncü mekânı olarak kabul edilmektedir. Burada yapılan ibadetler, sadece yerel değil, yıllardır her yıl binlerce Müslümanın ziyaret ettiği bir hac mekânıdır. Ancak, İsrail’in bu tür baskınları, hem yerel Müslüman toplumu hem de İslam dünyası tarafından büyük bir tepki ile karşılanıyor. Son zamanlarda İsrailli bakanların Mescid-i Aksa’ya düzenlediği hamleler, bu kutsal mekânın statüsünü doğrudan tehdit eder nitelikte. Bu tür eylemler, Müslümanların kurumsal ve bireysel olarak hissettiği derin bir yarayı açabilir.
Ben Gvir’in Mescid-i Aksa’ya yaptığı baskın, Birleşmiş Milletler (BM) ve birçok İslam ülkesi tarafından kınandı. BM, bu tür eylemlerin bölgedeki barış sürecine büyük zarar verebileceğini belirtirken, İslam İşbirliği Teşkilatı (İİT) ise acil bir toplantı düzenleyerek durumu değerlendirdi. Ülkeler, İsrail’in bu eylemlerinin kabul edilemez olduğunu ve derhal durdurulması gerektiğini vurguladılar.
Bunun yanı sıra, birçok insan hakları kuruluşu da bu olayı kınadı. Uluslararası Af Örgütü ve İnsan Hakları İzleme Örgütü, Mescid-i Aksa’nın statüsünün korunması gerektiğini; bu tür eylemlerin, uluslararası hukukun ihlali olduğu konusunda dünya kamuoyunu bilgilendirdi. Ortadoğu’da süregelen çatışma ve gerginliklerin daha da derinleşmemesi için uluslararası toplumun acil önlemler alması gerektiği konusunda güçlü çağrılar var. Özellikle Batı dünyasında, İsrail’in bu tür hamlelerinin desteklenmediğine dair güçlü bir ses yükseliyor.
Öte yandan, Mescid-i Aksa’ya yapılan baskınlar, sadece dini bir çatışma değil, aynı zamanda siyasi bir mesele olarak da değerlendiriliyor. İsrail hükümeti, bu tür eylemleri ulusal güvenlik ve toprak bütünlüğü açısından savunurken, Müslüman toplumu bu durumun özgür ibadetlerini engellediğini savunuyor. Dolayısıyla, bu tür hamlelerin uluslararası ilişkiler üzerindeki etkisi de küçümsenmemeli. Öyle ki, her geçen gün tırmanan bu gerginlik, Orta Doğu barış süreçlerini ciddi şekilde tehdit edecek bir hal alabilir.
Son olarak, Mescid-i Aksa’da yaşanan bu olayın ilerisinde, dünya genelinde barış ve huzur çağrıları yapılmaya devam ediyor. Müslümanlar, bu kutsal mekânın statüsünün korunmasını ve ibadet özgürlüğünün sağlanmasını istiyor. Hükümetler ve uluslararası kuruluşlar, kendi rollerini üstlenerek bu gerginliği sona erdirmek için harekete geçmelidir. Barış, ancak diyalogla ve anlayışla inşa edilebilir; aksi takdirde, bölgedeki çatışmaların daha da derinleşmesi önlenemez bir hal alabilir.